Nesrin GÜLLÜDAĞ
Cümlenin anlamlı en küçük birimi olan sözcükler, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır. Yaşayan canlı bir varlık olan dilin temel öğeleri olan sözcükler zaman içinde değişir, gelişir ya da kaybolur. İlk örneklerine Köktürk Yazıtlarında rastladığımız balık sözcüğü, Türkçe Sözlükte omurgalılardan, suda yaşayan, solungaçla nefes alan ve yumurtadan üreyen hayvanların genel adı olarak geçmektedir. Balık, Türkçede yaklaşık bin iki yüz yıldan beri kullanılan bir sözcüktür. Bu çalışmada, ilk yazılı belgelerden bugüne kadar gelen eserlerin tanıklığında balık sözcüğü üzerinde durulmuştur. Türkçenin en erken dönem metinlerinden başlamak üzere izini sürebildiğimiz balık sözcüğünün kökeni ile ilgili henüz ortak bir yargıya varılamamıştır. Çalışmada sözcüğün kökeni ile ilgili kesin bir kanı ortaya koymaktan ziyade, var olan görüşler verilmiş, balık sözcüğünün hem şehir anlamı hem de canlı olarak kullanımı tarihi metinlerden örneklendirilerek sözcüğün yüzyıllar içindeki serüveni incelenmiştir. Dilde bazı sözcükler önceden pek çok nesneyi veya kavramı karşılarken zamanla bu nesne ya da kavramlardan sadece birini karşılayacak şekilde kullanılmaya başlanabilir. Balık sözcüğü de böyledir. Önceleri sözcük, “şehir, suda yaşayan balık ve fiil şekliyle yaralanmak” anlamlarında kullanılırken, günümüzde sadece suda yaşayan balık anlamını korumuş diğer anlamları kullanımdan düşmüştür.
Anahtar Sözcükler: Balık, Köken Bilgisi, Şehir.