Özlem ÖZDEMİR
Brooklyn (John Crowley, 2015) filmi, genç bir kadının (Eilis Lacey) 1950’li yılların başında İrlanda’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne ‘Amerikan Rüyası’nı yaşamak için bir gemiyle kıtalar arasında göç etmesini konu almaktadır. Annesi ve ablasıyla İrlanda’da küçük bir kasabada yaşayan Eilis’in Amerikan rüyası, kendi ülkesinde sahip olamadığı, gelir getiren bir iş, eğitim ve daha iyi bir yaşam tarzından ibaretti. Bu bakımdan film, kadın göçünü ele alması bakımından son derece önemlidir. Çünkü, göçün toplumsal cinsiyetleştirilmesi 1980’li yılların sonunda ve 1990'ların başında en önemli konulardan biri haline gelmiştir. Bu yıllarda uluslararası göç ile ilgili yapılan çalışmalar; kadınların, sadece eş ya da aile birleşimi için giden pasif göçmenler olarak değil, bireysel, bağımsız ve aktif olarak kabul edilmeleri gerektiğini belirtmişlerdir. Film tam da bu noktada dikkat çekmektedir. İrlanda’da yaşadığı koşullar, kasaba halkının geleneksel yapısı ve düzenli bir iş bulamaması Eilis’i bunalıma sokmuştur. Genç kadının, daha iyi koşulları sağlamak için Amerika’ya yolculuğu bu şekilde başlamaktadır. Film iki açıdan önemlidir. İlki, tarihsel açıdan az gelişmiş bir ülkeden gelişmiş bir ülkeye göçün nedenlerini anlatmaktadır. Ikincisi ise, göçmen bir kadının her iki ülkede de yaşadığı sıkıntılarını, deneyimlerini, düşüncelerini ve koşullarını görsel olarak sunmaktadır. Bu bağlamda, film göstergebilim yöntemiyle analiz edilmiştir. Analiz neticesinde, aktif ve bağımsız bir şekilde göç eden genç bir kadının, Amerika’da aldığı eğitim, daha iyi yaşam tarzı ve iş fırsatı onun güçlenmesine neden olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Anahtar Kelimeler: İrlanda, Amerika Birleşik Devletleri, uluslararası göç, Brooklyn filmi, göç gönderen ülke, göç kabul eden ülke