Abbas KARAAĞAÇLI
Ümran TURGUT
Dünya üzerinde ırkçılık denince akla gelen ilk ülke Afrika’dır. Güney Afrika yerli halkının Apartheid rejiminin uyguladığı ırkçı politikaları karşısında verdiği direniş ve mücadele tüm dünya toplumunun hafızalarına kazınmıştır. Apartheid ırkçı beyaz azınlık iktidarı dayalı bir yönetim biçimi olup, ülkenin yerlilerini sınıfsal bir sömürüye maruz bırakan, insanca yaşama haklarını ellerinden alan bir sistemdir. Apartheid insan onurunu hiçe sayan uygulamalarıyla ülkede yaşayan yerli siyahîlerin beyaz azınlığa ait hastane, okul, sosyal ortamlara girmelerine dahi izin vermiyor, yine beyaz azınlığın tekelinde bulunan fabrika ve firmalarda çalışan siyahî işçiler uluslararası standartların altında, birçok sosyal haklarından mahrum şekilde çalıştırılıyordu. Sınıf ayrımcılığı insanların evlerine kadar girmiş, siyahlarla beyazların evliliği yasaklanmış, polis evlere hatta yatak odalarına kadar girerek akıl almaz denetimler yapmıştır. 1953 yılında çıkarılan Bantu Yasası ırk ayrımcılığına dayanan eğitim sistemini getirmiştir. Bu eğitim politikası ülkede yaşayan siyahî- metis gençliği vasıfsız bir işgücü piyasası elemanı olarak yetiştirmeyi amaç edinmiştir. Apartheid rejimi ülkede yaşayan yerli halkı kendi topraklarında bigâne duruma düşürmeyi hedeflemiştir. Tüm bu hak gasplarının karşısında direnişe geçen Güney Afrika yerli halkı uzun, sancılı ve zorlu sürecin sonunda haklarına kavuşabilmiştir. Burada yaşanan hak mücadelesi birçok ülke ve genç nesiller için öğretici ders niteliğindedir. Güney Afrika’da yaşanan ırkçılıkla mücadelenin yankıları tüm dünyaya yayılmış, direnişin baş aktörlerinden ve daha sonra ülkenin seçilmiş başkanı olacak olan Nelson Mandela’ya Nobel Barış Ödülünü kazandırmıştır. Bu çalışmada, ırkçılık karşısında Güney Afrika’da yaşlı, genç hatta çocuk yaştaki yerlilerin büyük bedeller ödeyerek yaptığı direniş ve mücadele aktarılmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: ırkçılık, Güney Afrika, zenci, devrim, mücadele