Abdullah KIRAN
Aristoteles köleliğin doğadan ve doğuştan olduğunu, siyasi statü veya toplumsal eşitsizlik neticesinde sonradan ortaya çıkmadığını savunur. Köleliği doğadan kölelik ve yasal kölelik şeklinde iki farklı kategoride ele alan Aristoteles’e göre doğadan köle olanların sonradan özgürleşmesi veya azat edilmesi mümkün değildir. Doğadan köle, doğası gereği, diğer bir deyimle yaradılışı itibariyle köledir. Kişinin azat edilmesi, özgürlüğünü kazanması veya statüsünün sonradan değişmesi, kölelik niteliğini ortadan kaldıramaz. Zira köle olan, her zaman, her yerde ve her durumda köledir, ancak kimileri hiçbir durumda ve hiçbir yerde köle olamazlar. Aristoteles’e göre kimi insanların yönetmesi, buna karşılık kimi insanların da yönetilmesi doğuştan ve doğadandır. Doğa insanları entelektüel kapasite ve fiziksel güç açısından farklı yaratmıştır. İnsanlar entelektüel kapasite ve fiziksel güç olarak farklı olduklarından, bazıları doğa tarafından efendi, bazıları ise köle olarak tasarlanmıştır. Yüksek bir entelektüel kapasite bağışlanmış olanlar emir vermek içindir; daha az akıl ve sağduyuya sahip olup vücut açısından güçlü olanlar ise sadece emirleri yerine getirmek için uygundur. Aristoteles’e göre devlet faydacı (utilitarian) bir zeminde kurulduğu için kölelik hak ve doğaldır. Bir devlet yapılanmasında köleler hizmet edip üretime katılarak katkı sağlarken, özgür vatandaşlar yönetim işlerine katılıp kamu yararına çalışırlar. Aristoteles’e göre devletin vatandaşı olabilmenin en önemli şartı kamu yararına olan bir işte çalışıp yönetime katılmaktır. Vatandaşlığı oldukça ayrıcalıklı bir statü olarak değerlendiren Aristoteles köleler, işçiler, çiftçileri, kadınlar ve zanaatkârları vatandaş olarak kabul etmez.
Anahtar Kelimler: Aristoteles, Kölelik, Devlet, Vatandaşlık, Yönetim