Yılmaz ESKİBİNA
Küreselleşme son yıllarda üzerinden en çok konuşulan olgulardan bir tanesidir. Bazıları bu süreci “başımıza gelen tüm kötülüklerin nedeni” olarak görürken birileri de küreselleşmeyi “insanlığın ulaşmak istediği son ve en yüksek hedef” olarak değerlendirmektedir. Her iki görüşe de mesafeli yaklaşanlar bile küreselleşme sürecinin engellenemez olduğunu kabul etmektedirler. Biz biliyoruz ki küreselleşme, büyük sermaye sahiplerinin başlattığı ve yönettiği bir olgudur. Küresel sermayeyi ellerinde tutan zenginler; tarihte imparatorlukları ve onu yöneten soylular sınıfını ortadan kaldırmak için milli-devletleri adeta kendi elleri ile kurmuşlardır. Bu gelişmenin ardından dünyada beliren komünizm tehlikesine karşı milli-devletin yönetimini aşırı milliyetçilerin ellerine bırakmışlardır. İkinci düşmanlarından da kurtulan küresel sermaye dünyada var olan sosyalist devletlerin yıkılmasını beklemişlerdir. 21. Asırda sosyalist bloğun çökmesi ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin liberal politikalar izlemeye başlaması ile dünyada hâkimiyetlerinin önünde tek güç olarak milli-devletler kalmıştır. Zaten son yıllarda küresel sermaye sahipleri ile milli-devlet ve onun üst düzey yöneticileri arsında bir güç mücadelesi olduğu gözlerden kaçmıyor. Küresel sermayeyi ellerinde bulunduranlar dünya hâkimiyetlerinin önündeki son engel olarak gördükleri milli-devlet ve onun kudretli yöneticilerini itibarsızlaştırma çabası içine girmişlerdir. Dünya hâkimiyetlerinin önündeki son engeli ortadan kaldırmak isteyen küresel sermaye milli-devleti ayakta tutan orta ekonomik sınıfları güçsüzleştirme yönünde ekonomik müdahaleleri yapmaktadır. Küresel sermayenin amacı orta ekonomik sınıfın desteğinden yoksun bırakarak milli-devleti etkisiz kılmaktadır.
Anahtar Kelimler: Küreselleşme, Milliyetçilik, Orta Ekonomik Sınıf, IMF ve WB, Milli-Devlet