Vedi AŞKAROĞLU
John Fowles’un Büyücü romanı, Yunan adası Phraxos’ta İngilizce öğretmeni Nicholas Urfe’ün cinsellik ve kendini arayış izlekleri çerçevesinde kadın-erkek ilişkilerini, sorumluluk duygusunu, aşkı ve sevgiyi irdeler. Başlangıçta kadınlar ve cinsellikle ilgili sorumsuzca davrandığını açık yüreklilikle dile getiren Nicholas kendine göre duygusallıktan, sorumluluktan ve aşık olmaktan kaçan birisidir. Kadınlarla çok uzun bir ilişki sürdürmez, aynı şehirde bile bulunmaktan kaçınır ve kısa sürede yeni bir ilişkiye başlayarak öncekini arkada bırakmaya çalışır. Ancak bu davranış kalıbını kıran Avustralyalı genç bir kadın olan Alison’dur. Nicholas, Yunanistan’a gitmeyi duygusallıktan uzaklaşmak ve yeni bir başlangıç yapmak için ister. Orada çok zengin ve gizemli Conchis ile tanışır. Kendini mitolojik figürler, tiyatro, dans, müzik ve cinsellikle örülü büyülü bir oyunun içinde bulur. Oyun onun duygularının sadeleşmesi, aşkı yeni gözlerle görmesi ve sorumluluğu alacak kadar olgunlaşması ile son bulur. Yaşadığı içsel yolculuk onu Alison’la yeniden saf sevgi ile bir araya getirecektir.
Bu makalede, postmodern romanın önemli bileşenlerinden birisi olan oyun ögesinin kişiliğin oluşumundaki rolü irdelenecektir. İki katmanlı bir oyunun sergilendiği Büyücü romanında ilk katman anlatım tekniği olarak postmodern oyun incelenecek, aynı zamanda romana adını veren Conchis’in romanın içeriğinde Nicholas’ı eğitmek ve modernist Viktoryen özelliklerle elde ettiği dünya algısını kırmak amacıyla Julie/ Lily gibi diğer kişilerle gerçekleştirdiği cinsellik ve gizemcilik oyununun etkileri ele alınacaktır. Makaledeki ana amaç Nicholas’ın iç dünyasına ve kendini tanımasına doğru giden yolculuğunu cinsellik, kadın algısı, aşk, sevgi ve sorumluluk izlekleri etrafında postmodern oyun unsuru ile bağlantılı biçimde çözümlemektir.
Anahtar Sözcükler: Büyücü, Postmodern Oyun, Kendini Arayış, Cinsellik, Aşk, Sorumluluk