Adem KARAKAŞ
Küresel iktisadi yapıda ortaya çıkan dönüşüm ve artan rekabet, ülkelerin ekonomik büyüme yapılarını direkt olarak ilgilendirmektedir. Artan rekabetle birlikte firmaların, sektörlerin ve bütünüyle ülke ekonomisinin rekabet edebilirliğinin önemi de artmaktadır. Özellikle İkinci Dünya Savası sonrası ortaya çıkan ekonomik düzlemde, dış ticaret ve buna bağlı olarak şekillenen makroekonomik büyüklükler tüm dünyada üretim sürecini etkilemiştir. Gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlayabilmeleri için ihracat odaklı bir ekonomik yapıyı benimsedikleri görülmektedir. Dünya ekonomisinde sürekli artan işlem hacmi ve küresel ticaretteki hızlanma bu gelişmeleri yakından takip eden ve adapte olabilen ülkeler için avantaj sağlarken diğer ülkelerin aleyhine işlemektedir. Doğal kaynağa dayalı olmayan bir ekonomide dış ticarette avantajlı konum elde edebilmek ancak reel sektör-imalat sanayi sektöründeki üretim artışına, üretim maliyetlerine, ithalatçı ülkelerin ekonomik gelir düzeyine ve kurdaki gelişmeler gibi etkenlere bağlıdır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında artan ihracata bağlı olarak ülke ekonomilerinde ekonomik büyüme görülmektedir. Ancak, üretimin ülke geneline dağılmaması, belirli kent ve bölgelerin üretimin ağırlığını üstlenmesi ülke içerisinde gelir düzeyinin sağlıklı bir dağılımının gerçekleşmemesine neden olmaktadır. Türkiye’de de bu durum geçerlidir. Çalışma, Türkiye için 81 ilin ihracata olan katkısı ile bu illerin milli gelirden aldıkları pay arasındaki bağlantıyı test etmektedir. 2004-2018 yılları arası toplam ihracat, illerin ihracat ve fert başı milli gelir verilerinden hareketle gerçekleştirilen analiz sonucunda değişkenler arasında anlamlı bir ilişkinin varlığı ortaya konulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ekonomik büyüme, İhracat, Gelir, Panel veri analizi, İllerin ihracat performansı.