Nusret YILMAZ
İnsanın öznesi olduğu toplumsal olaylarla ilgilenme ve onları yazıya geçirme deneyimi olarak tarihle roman benzer ilgilere sahiptir. Tarihin ilk çağlardan beri önemli olay ve kişilerin hikâyeleri olarak kurgulanması bu iki yazma edimini yakın tutmuştur. İngiliz dilinde aynı kökten gelen “history”nin (tarih) “story” (hikâye) sözcükleri, bu yakınlığın somut bir göstergesidir. İnsanların bireysel ve toplumsal yaşam biçimlerinin, tarihsel süreçte girdiği mücadelelerin, onu var kılan bütün eylemlerinin kayda geçirilmesi ve kolektif belleğin somut kanıtları olarak sonraki kuşaklara iletilmek istenmesi, tarih ile edebiyat dünyasını ortaklaşmaya mecbur bırakmıştır. Türk tarihinin en önemli sosyopolitik deneyimlerinden biri olan Birinci Dünya Savaşı’nın bu bağlamda tarihsel olduğu kadar yazınsal bir ilgiyi hak ettiği kuşkusuzdur. Bu çalışma, toplumsal tarihimizi etkileyen ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakacağı koşulları yaratan savaşın dönem yazarları tarafından nasıl görüldüğünün tespitine yöneliktir. Bireysel, toplumsal ve siyasal temalar üzerinden yapılan yakın okumalarla savaş yıllarında eser veren yazarların romanları incelenmiştir. Bu dönem romanlarının, edebiyatın toplumla ilişkisine inanan okuyucuları hayal kırıklığına uğratma potansiyeli vardır; zira -okunan yirmi dokuz romandan hareketle- savaş yıllarında yazılmış eserlerde söz konusu savaştan hiç bahsedilmemiştir. Toplumları derinden etkileyen olayların aynı süreçte hemen edebiyata ve özellikle romana yansımaması makul karşılansa bile hiçbir roman kahramanının bu savaştan bahsetmemesi ve yazarların daha ziyade Servet-i Fünûn dönemi temalarıyla ilgilenmeleri hayli ilginçtir. Bu çalışmanın amacı, romanların tematik düzleminde bu ilginç durumun muhtemel nedenlerini irdelemektir.
Anahtar Sözcükler: Birinci Dünya Savaşı, Yazar, Roman, Tema, Kadın, Sansür