Levent ÜNAL
Birinci Dünya Harbi’nde Irak ve İran cepheleri birbiriyle ilişkili iki cephedir. Bunlardan büyük çaplı, uzun süreli ve kesintisiz muharebeler Irak cephesinde gerçekleşmiş, İran cephesi Irak cephesini tehdit etmesi bakımından önem kazanmıştır. Türk kuvvetleri Irak cephesinde İngiliz birlikleriyle muharebe ederken, İran cephesinde Rus kuvvetleri ile çatışmıştır.
İran cephesi, Irak’ta muharebelerin gidişatı Osmanlı ordusu lehine gelişirken açılmıştır. Bu cephenin açılmasında, Rus kuvvetlerinin İran’ın kuzeyinden Irak cephesini tehdit eder mahiyette ilerlemesinin de payı olmuştur. Fakat cephe yalnız bu tehdidi bertaraf etmek gayesiyle açılmamıştır. Asıl gayeyi, tüm İran’ı kontrol altına alarak Orta Asya ve Hindistan’a kadar geniş bir bölgede İtilaf Devletleri aleyhine ayaklanmalara öncülük etmek oluşturmuştur. Amaç geniş kapsamlı olunca cephe için, tehdidi önleyecek seviyede savunma kuvveti yerine, İran’daki Rus kuvvetlerini imha etmeye yönelik taarruz kuvveti tahsis edilmiştir. Bunun sonucunda Irak cephesindeki kuvvetlerin yarıya yakını İran cephesine kaydırılmış, böylece Irak cephesi zayıflatılıp İngilizlerin müteakip taarruzlarına açık hale getirilmiştir. Ayrıca İran cephesinde başarılı muharebelere ve İran içlerine kadar ilerlenmesine rağmen herhangi bir somut fayda sağlanamadan birlikler apar topar geri çekilmek zorunda bırakılmıştır.
Bu makalede, her iki cephedeki gelişmeler bir bütünlük içerisinde ele alınacak, Osmanlı Devleti’ni Irak cephesinde muharebe gücünün zayıflamasını göze alarak İran’a kuvvet sevk etmeye zorlayan koşullar incelenecek ve bu uygulamanın sonuçları değerlendirilecektir. Çalışma için literatür taraması metodu ve nitel araştırma modeli kullanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Birinci Dünya Harbi, Irak Cephesi, İran Cephesi, Kûtü’l Amâre, Ali İhsan (Sabis) Paşa.