Servet ERTEKİNOĞLU
Anlamlandırmakta güçlük çekilen veya aklın kavramakta zorlandığı meseleler hakkında gizemli bir gücün varlığından sıkça dem vurulur. İlk insanlardan günümüze kadar bu değişmemiştir. Mitololojier de bu gizemli güçler etrafında şekillenmiştir. İnançları da bu güçler şekillendirmiştir. Böylece insanlar, güçlerinin yetmediği veya herhangi bir müdahalede bulunma imkânlarının olmadığı olayları bu sayede daha rahat anlamlandırır, sebebini açıklar olmuşlardır. Türklerin yaşadıkları coğrafya itibariyle pek çok kültürle etkileşim içinde olmaları doğal olarak o kültürlerin kavramlarının dile yerleşmesi sonucunu doğurmuştur. İslâmiyet’i Farslar aracılığıyla benimseyen Türklerde namaz, oruç gibi İslâmî terimlerin de Farsça olması bu etkileşimin açık bir göstergesidir. Ancak Türklerin İslâmiyet’i kabul ettikleri ilk zamanlarda bu etkileşim zaman almıştır. Mesela Kutadgu Bilig’de Allah sözcüğünün geçmemesi, bu sözcüğün yerine Bayat, İdi, Tanrı sözcüklerinin kullanılmasının Karahanlıların müslümanlığı yeni kabulüyle ilgili bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Şeytan, iblis sözcüklerinin yerine de yek sözcüğünün kullanıldığını görürüz. İslâmiyetin kabulüyle birlikte Türkler yeni bir inanç sistemini kabul etmekle birlikte önceki yaşamlarından bazı geleneklerini bu yeni inanç sistemiyle harmanlayarak, yeni bir biçime dönüştürerek devam ettirmişlerdir. Din tarafından batıl inanışlar olarak adlandırılan bu tür davranışlar kişiler tarafından dinin bir parçası kabul edilmiş ve günümüzde de sergilenmeye devam edilmiştir. “Şeytan kulağına kurşun” deyip tahtaya üç defa vurma bunlardan biridir. Böylece nazardan sakınılacağı hesap edilmiştir. Bu yazıda Anadolu’da “Yılbız kulağına kurşun” şeklinde kullanılan bu deyimdeki yılbız sözcüğü üzerinde durulacaktır.
Anahtar Sözcükler: Yılbız, Batıl İnanışlar, Mitoloji, Anadolu, Din